Bu yeni içerik ve formattaki köşemizin ilk yazısına bir soruyla başlamak istiyoruz. En temel soru kelimeleri “Ne, Nerede, Ne zaman, Nasıl, Neden ve Kim” vb. iken, bunların içinde yer alan bir tanesi sadece duruma dair “bilgi vermez”.
Aynı zamanda dünyaya baktığınız pencereyi, yorumlama yönteminizi, hatta nasıl bir gelecek tasavvur ettiğinizi dahi açık eder: NEDEN?
Neden sorusu, olmuş-bitmiş bir gerçekliğe işaret eder gibi görünse de bu yanıltıcıdır. Neden sorusu aynı zamanda an’ın gereklilikleri ve geleceğin inşası için de temel sorudur. Kadınlar, patriarkal sistem tarafından kuşatma altında ezilmekte, sömürülmekte… tespitinin nedenlerini tartışmaya başladığınızda aslında aynı zamanda, bu sistemin ortadan kalkması gerektiğini ama daha da ötesi bunun için ne yapacağınızı, nereden başlayacağınızı, nasıl yapacağınızı ve yerine ne koyacağınızı vb. de tartışmaya başlamışsınız demektir.
Yani neden sorusuna verdiğiniz yanıtla bağlantılı olarak araç ve amacınızı da ortaya koyarsınız. Bu soruya doğru yanıt veremediğinizde, bunun ardından gelecek olan sorulara da doğru yanıtlarınız olmaz. Başarısızlıklar ise “kaderin bir cilvesi” olarak kalır.
Diğer yandan, nedenlerinizin güçlü olması da bir sonraki adımınız üzerinde son derece büyük etkide bulunur. Nedenleri güçlü olanların iddiaları da bir o kadar güçlüdür.
Örneğin emekçi kadınların, sınıfların, sınırların, sömürünün, partiarkanın, eşitsizliğin, ayrımcılığın vs. olmadığı bir dünyaya olan ihtiyaçları ve böyle bir dünya için verilecek devrimci mücadeleye katılmak için nedenleri iki katı daha fazla ve güçlüdür. Bunun pratikteki yansıması bu şekilde yaşanmıyorsa (ki yaşanmıyor) orada nedenlerimizde ve amacımızda bir sorun görmüyorsak, nasıl’ları tartışmamız gerekiyor demektir. Kadınların Birliği köşesinin konularından biri elbette bu tartışma olacak.
Ezilenin ezileni olarak tarif ettiğimiz kadınlar ve aynı sistemin hedefinde olan ve çoğunlukla piramidin bir alt basamağında yer alan LGBTİ+’ların, etrafını saran ve nefes almasını dahi engelleyen bir dünyaya, partiarkaya karşı birlik olması, birlikte hareket etmesi doğal olmanın da ötesinde bir zorunluluktur!
Sistemin temel kolonlarından biri olan patriarkaya karşı her alanda mücadele etmek için birleşmek, kadın ve LGBTİ+’ların birliğini sağlamak-sağlamlaştırmak zorunluluktur!
Patriarkal sömürü sistemi, tepeden tırnağa yaşamımızın her alanında, işyerimizde, sokakta, evimizde, okulumuzda, medyada ve hatta sınıf mücadelesinin bizzat içinde örgütlü bir şekilde yeniden ve yeniden kendisini üretiyor.
Üstelik bu sömürü sisteminden esas çıkarı olan sadece bir avuç kan emici olmasına karşın, isteyerek ya da istemeyerek, farkında olarak ya da olmayarak, sus payı ya da kimi ayrıcalıklar karşılığında bizzat sistemin bekasını sağlayan ise bir bütün toplumun kendisi. Yani hücrelerimize kadar işleyen ve kendimize dahi düşman haline getirildiğimiz patriarkal dünyada, onu yenmek için birliğimiz, hem ihtiyaç hem gereklilik ve hem de zorunluluktur!
Ezilenlerin birliğinden bahsettiğimiz yerde uzun uzadıya açıklamalara girişmeye gerek kalmamalı. Kadınların ve LGBTİ+’ların birliğine dair nedenlerimizi ortaya koyduktan sonra soracağımız soru NASIL olmalı.
Bu sorunun yanıtı elbette nedenlerimiz ve geleceğe dair hedeflerimizle uyumlu olmalı. Ezilenlerin (burada kadın ve LGBTİ+’ların) birliğinden bahsettiğimiz yerde, basit aritmetik bir toplamdan bahsetmiyoruz. Ezilenlerin birliği, nicel bir tartışma değildir, aksine öncelikle niteliğe dair bir tartışmadır.
Nicel artış, bu niteliğe bağlı olarak artar ya da azalır. Birliğimizin niteliği elbette tek tek bileşenlerin niteliğinden bağımsız değildir ancak onun da ötesinde ve üzerinde bir anlam ifade edip, onun üzerinde bir enerji ortaya çıkarttığı oranda, gerçek anlamda bir birlikten söz edebileceğiz.
İçi boş bir slogan olarak değil, gerçekten birlik ve mücadeleyle patriarkal sistemi ortadan kaldırabileceğiz.
